20 Temmuz 2010

(İstanbul) Transit - Topos


Akbank Sanat, daha önce ilk aşaması (İstanbul) Transit adıyla, Fransa’ daki Türk Mevsimi kapsamında Paris Passage de Retz’te 28 Mart – 24 Nisan 2010 tarihleri arasında düzenlenmiş olan serginin devamı niteliğindeki (İstanbul) Transit – Topos sergisine ev sahipliği yapıyor. 26 Mayıs’ ta açılan sergi bu sefer Ahmet Öğüt yerine, diğer beş sanatçıya ek olarak Laurent Grasso’ ya yer veriyor. Sergide; Claude Closky, Brice Dellsperger, Laurent Grasso, Seza Paker, Nasan Tur ve Wang Du’ nun birer çalışması yer alıyor.

Ali Akay’ ın küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi, İstanbul özelinde olmasa da; kültürel, cinsel yersizyurtsuzlaştırma, tüketim toplumuna has ikili zıtlıklar, toplum medya ilişkisi gibi farklı/benzer konularda çalışmalar üreten sanatçıların eserlerini konsept dahilinde başarıyla bir araya getiriyor. Çalışmaların ve kavramsalların, topos’ un sorunsallaştırıldığı ve güncel sanatın küresel hareketliliğinin imgeselleştirildiği bu sergi yoluyla farklı katmanlar halinde nasıl ortak anlamlar kazandığı sergi metninde de kendini gösteriyor.

Akbank Sanat'ta, İstanbul’ un kültür başkenti olmayı deneyimlediği bir süreçte gerçekleştirilen bu sergi, hiçbiri İstanbul’ da yaşamayan altı sanatçının eserleri üzerinden, İstanbul'u içinde yaşamayanlar tarafından kat edilen bir topos olarak düşünüyor. Topos; Doğu ile Batı diye adlandırılan iki bütünlüğün dışında iken bunların arasında olduğu iddia edilen modernliğimizin başladığı, bir dönüşüm, geçiş ve değişim alanı olarak konumlandırılıyor. İstanbul, sanat için de bir etkileşim alanı olarak karşımızda duruyor. Kendini kültür başkenti olarak kabul ettirmiş bir şehrin katmanlarından, geleceğinden ve hayallerinden söz edildiği bu dönemde, geçiş merkezi haline gelen ve giderek kendisine yabancılaşan bu şehrin karakteri, anonim ve kıyaslanmaya açık olarak yorumlanıyor.

Sergi isminde İstanbul’ un parantez içinde oluşu; dönüşen, değişen, kat edilen, geçilen, etki alınan ve etki veren transit bir mekan olarak bu şehrin güncel vaziyetindeki, toplumsal geçişlerindeki görünürlük ve görünmezlik meselesinin kıyaslamalı imgelerle değerlendirişini vurguluyor. Topos olarak bu şehir ne kadar geçmişe yönelik ise, transit olarak bir o kadar geleceğe ve hayal gücünün kıyaslamalarına yönelik görülüyor. Bugün mahalleleri oluşturan birbirleriyle ilişkisi olmayan kişilerin anonimliği ve yan yanalığı, başka "kıyaslamalara" dayanmaya başlarken. bu tarihe nostaljik değil daha hayali ve kıyaslamalı bir güncel sanat bakışı ile bakılıyor.

Daha önce Ali Akay küratörlüğünde yine Akbank Sanat’ ta kişisel bir sergisi açılan, çalışmalarında sistemlerdeki kronolojik, rakamsal ve alfabetik anlamlandırılışları ve sistem varlık arası mantıksallığı irdeleyen çalışmalarıyla tanıdığımız 2006 ‘Prix Marcel Duchamp’ sahibi Claude Closky bu sergide, bilgisayar programlı videosunda sonlu bir şekilde çoğalan geometrik imajlar yolu ile mimari önermeler, konstrüksiyonlar ve ilerleme noktaları sunarak, hayal ürünü gibi görünen bir şehircilik örneğinin yaşanan gerçekle nasıl da örtüştüğünü vurguluyor. Seza Paker ‘Otoportre’ isimli yan yana beş fotoğraftan oluşan çalışmasında geçiş alanlarının kabulü ve kabulsüzlüğü arasındaki sınırı, bu hayali geçişlerin hızını güncel sanattaki geçişliliğe göndermede bulunarak ve sanatçının konumunu sorgulayarak sorunsallaştırıyor.

Çalışmalarında zaman ve mekanın muğlak ve gerçeküstü yan yanalığını vurgulayan, 2008 ‘Prix Marcel Duchamp’ sahibi Laurent Grasso, videosunda; şehri saran sis bulutu yolu ile
görünür ve görünmez arasındaki bulanık sınırın herhangi bir yere dönüştürdüğü şehre duyulan yabancılık hissine vurgu yapıyor. Sis bulutunun izleyiciye doğru sürekli hareketi yarattığı gerilimle bu hisse katkıda bulunuyor. Medya ile toplumsal bilinç arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarıyla tanıdığımız Çinli çağdaş sanatçı Wang Du' nun sarı sayfalarından oluşan kitaplığı anlamın manipülasyonu yolu ile topluma sunulan bilginin ve imajların gerçekliğini ve ulaşılırlığını sorguluyor. Sanatçı, enstelasyonunda yan yana imajların kaydı niteliğinde olmaktan öteye gidemeyişin kontrol mekanizmasına ve kılavuza dönüşümünü vurguluyor.

Brice Dellesperger, sinema dilinden yararlanarak gerçeği bir yanılsama olarak gösterdiği ve imajların artarda tekrar ettiği (Body Doubles serisinde yer alan) video çalışmasında, ikili bir gerçeklik ve ikili bir yanılsama yaratarak, ötekinin arzusunu ve genele yabancılaşmayı gözler önüne seriyor ve ikilileşerek kimliksizleşen kişilikler yolu ile değişmekte olanı düşündürüyor. Nasan Tur'un su birikintisinde devinen figürü ise görünme ile görünmeme arasındaki geçirgenliği, ait olma ile olmamanın diyalektiğini sorguluyor.

Çok kimlikliliğin öne çıktığı bir dünyasallaşma ve çarpık bir kültürsüzleşme içinde, geleneksel kültürel kodların yerine yeni kodların yerleştiği, ancak eski kodların da tam olarak ortadan kalkmadığı bir zamanda, kültürler-arası geçişliliklerin üzerine durmayı amaçlayan bu sergi 3 Temmuz’ a kadar izleyicilerini bekliyor.

Alper Karabatak
18 Haziran 2010
(22 Haziran 2010 tarihinde Lebriz Sanal Dergi'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok: