5 Ocak 2010

“tAVŞANdELİĞİ”


MentalKLİNİK sanat, tasarım, üretim ve tüketim süreçlerini harmanlayarak insan-nesne ilişkisini yeniden konumlandırdığı çalışmaları ile, tüketim ilişkilerini sorgulayan özgün bir etik oluşturmayı başarmıştır. Proje bazında konu edindiği kavramları kodladığı yeni bir dille ve farklı alanlardan bakarak anlatır. Yarının bugün içinde eridiğini düşünerek gerek söylem gerek uygulama açısından bugünden yarınla uğraşan bir oluşumdur mentalKLİNİK.

Bireysel metodolojisini temsilen, sürekli olarak sergiler ve sergi modelleri gerçekleştiren mentalKLİNİK, resimden software’e farklı malzemeler kullanarak 21.yüzyıl parçalarını, kendi yapıtaşları olarak etiketlemekte, işleri ile izleyiciyi tanımsız mekânlar, kararsız bölgeler ve donmuş zamanlarla karsı karsıya getirmekte ve simdi ile gelecek arasındaki esikte hem sanal gerçekliği hem de gerçek dünya unsurlarını barındıran arttırılmış bir gerçeklik olarak tanımlanan bir geleceği kurgulamaktadır.

Aslında daha çok bir tasarım dükkanı olarak kurgulanan kendi mekanları vasıtasıyla, üretim ve tüketim süreçlerini farklılaştırmayı misyon edinen oluşum seçilen bir kavram üzerinden başladığı üretimi, farklı alanlardan katılımcıları da dahil ederek zamanla kavram örgülerine varan, devingen fikirlerle değişen, dönüşen süreçler inşa eden, çok sayıda ve farklı fikirler barındıran ürünler ortaya koyarak sonlandırır.

Kollektif ve bağıran işler yerine sessiz ve derinden giden çalışmalara imza atan MentalKLİNİK’ in kurucuları Yasemin Baydar ve Birol Demir çağı ve imkanlarını kullanmakta, yeniliğin üretkenliği besleyişine olan inançlarını da zamana ileriden bir bakışla birleştirerek, genç kuşaklarla bağ kurmaktadırlar.

Merak eden, sorular soran ve cevaplar arayan, ilişkilendiren, çarpıştıran, karşılaştıran, çoğaltan, ayıklayan ve bunları yaparken aralıklar açan, konumlandığı zamanı ve mekanı genişleten, kazaya uğratan MentalKLİNİK soyut ve somut arasındaki boşluklara yerleşerek geçici, geçişli ve geçirgen durumlar yaratmaktadır.

MentalKLİNİK, örneğin 2007’ deki mK projesi ile sürekli-süreli yapımlar yolu ile, yapmak fiilinin geniş anlamıyla ilgilenmiş ve geçici meşguliyetler önermiş ve süreli yapımları birbirleriyle ilişkilendirip, ekleyerek aynı zamanda projenin sürekliliğini sağlamıştır. Bu projelerinde de olduğu gibi 2007 yılından itibaren, farklı zamanlar ve değişken sürelerde, kendi mekanı ve başka mekanlarda, geçici projeler gerçekleştirmektedir.

2008 yılında başlayan ve farklı fazlar halinde sergiye dönüşen EtiketBulutu projesinde ise oluşum; farklı kavramlar yolu ile bakışını ve yapım fikrini, sanatla kurduğu ilişkiyi, zamana eklenme şeklini, dondurulmuş zaman anlayışını etiketleyerek, baktıklarını gizlemeden izleyicinin takibine açmış, son fazda ise etiket bulutları üzerinden tanımlanan bu sanal uzayın materyal dünyaya yansımasını kurgulamıştır. Bu aslında zamanla değişen, bozulan, kendini yenileyen ve izleyicinin algılarına da hitap eden bir kurgulamadır.

2001 yılından itibaren her yıl farklı bir kavram üzerinden sanat ve tasarımın sınırlarında gezinen, güncel sanatın tanım ve algısını genişleten çalışmaları ile ilgi uyandıran Mental Klinik sanatın ticaretle kurduğu ilişkiyi tartışmasız ve son derece açık bulmakta ve bununla savaşmak gibi bir çaba içine girmemektedir. Farklı izleyici kitleleriyle bir arada olabilmek adına galerilerde de sergiler açan oluşumun Galerist’ te 22 Ekim - 21 Kasım 2009 tarihleri arasında sergilenen heykel, video, ses ve ışık gibi farklı sanat formlarından oluşan son dönem işlerini kapsayan “tAVŞANdELİĞi” adlı projesi, aslında en başından beri gerçekleştirdikleri bu çok boyutlu projelerinin izleyici ile farklı bir buluşma arayan son parçasıdır.

Daha önce Uyku, Oyun, Kopya, Self, İkili Meşguliyetler ve Etiket Bulutu gibi projelere imza atan ekip, diğer projelerde olduğu gibi “tAVŞANdELİĞi”’ nde de duygu ve davranış, gövde ve içerik, kimlik ve kültür konularında bazı kavram ve durumlara bakmayı, onları işaret etmeyi, hatırlatmayı amaçlamış ve geçmiş projeler ile birlikte kavram ya da durumlara ilişkin üretilenler üzerinden kendi geniş zamanlı bakışını biriktirilebilir bir forma dönüştürmüştür. tAVŞANdELİĞİ sergisinde farklı formlarla "soyutun soyutlaşması" sağlanarak, sanatın yerinin konumlanmasında, esnekliğin, kaosun ve kırılımların etkisi, yine disiplinler arası bir kırılım gerçekleştirilerek sorgulanmıştır.

Farklı boyutları üst üste ve iç içe yaşadığımız tespitinden hareketle endüstriyel tasarım nesnelerini soyutlayarak deskriptif bir anlatımdan kaçınan mentalKLİNİK, izleyici ile boşluk yoluyla ilişki kurmanın denendiği, kendi gerçekliğini sunan ama izleyicisini sürekli tedirgin ve şüpheli bir yerde bırakan bu sergide simetrik olmayan bir düzenleme ile simetriyi eleştiren bir yargıyı kurgulamış, görme duyusunun baskın olduğu bir toplumda dokunmanın zorluğunu hatırlatan videolar yolu ile de ana mekândaki kaotik etkiyi artırmıştır.

Sergi ile izleyici, Alice’ in yaptığı yolculuğa benzer bir gezintiye çıkarılmış, gerçek dünyadan eksiltilmiş hacimlerin çokça kullanıldığı, koridora açılmayan geçitler şeklinde kurgulanan mekânda izleyiciyi temasa sürükleyen eserler, mekânın çelişkisinin yarattığı atmosfer yolu ile aslında izleyicisini mekânla birlikte tanımsız bir zamana sıkıştırmıştır. Bildiğimiz dünyanın sınırında, alışılmışın dışında şeylerin hareketi ile yaratılan yeni biçimler bu imkansız mükemmellik içinde temastan kaçınan izleyiciyi olumsuzlamanın sınırlarında dolaştırmıştır. Ancak bildiğimiz dünyada ait oldukları yerde ifadesini bulan bu görünümler, mekanda tek başlarına var olduklarında, izleyiciye özgürleşme ve aynı zamanda yıkım ihtimali sunan bir yüzleşmeye dönüşmüş, görüntülerin izleyicinin konumuna göre değiştiği ve kaynak ve işlevlerinden bağımsızlaşmış seslerin onu sürekli takip ettiği bir dünyayı şekillendirmiştir.

Kentin sürekli değişen görünümü, gündelik yaşamımıza giren yeni nesneler ve parçalanmış görünümler yolu ile ortaya çıkan kaosu işaret eden proje, izleyicinin parçaları bir araya getirerek anlamlı öyküler kurmasını, ya da anlamlandıramadığı parçaları görmemezlikten gelerek ya da öteki olarak niteleyerek kurduğu tutarlı yüzeylerin dağılıp gidişine tanıklık etmesini sağlamıştır.

Yarattığı parlak ve pürüzsüz yüzeylerle bütünlük yanılsaması kuran kapitalizmin, çok parçalı ve göründüğü kadar mükemmel olmayan yapısını işaret eden sergi, kapitalizm mekânı için ‘Boş Mekân’ terimini kullanan ve parıldayan yüzeyin aslında içinde gerçeklik taşımayan bir kabuk olduğunu söyleyen Ernst Bloch’ a göndermede bulunarak; bu kabuğun altında yatan boşluğun ya da kaosun doğurduğu başka bir yaşama dair düşünceler de uyandırmıştır.

Yapısöküm ile ortaya çıkan, aslında anlamlı ve tutarlı bütünlüklerin parçaları olan nesnelerin abartılmış boyutlarıyla karşımıza çıktığı tedirgin edici, tekinsiz ancak ait olunan zamanla ilişkiyi sorgulayan ve farkındalık yaratmayı amaçlayan mekan, zihinsel haritalarımızı zorlamış, düzenlilikler altında yatan kaosa göndermede bulunan detaylar bütünün bir yanılsamadan ibaret olduğunu vurgulamıştır. Resimlerde kırık parçalardan oluşan peyzajlarla, güncel hayatta aşina olduğu nesnelerin alışılmadık formlarıyla karşılaşan ve bu kaos içinde bütüncül kimliği yeniden kurmasını sağlayacak tek şey olan puslu ve parçalanmış aynalarda kendisini belli belirsiz görebilen izleyici, birey olarak parçası olduğu bu kaosla yüzleşmek ve var oluşunu sorgulamak durumunda kalmaktadır.

İzleyici, mekânsal ve zamansal uğraklar arasında gerçekleştirdiği, sınırları ihlal eden yürüyüşlerle kendini cisimleştirebilmiş, sınırların gölgeleştiği patikalar boyunca yürüyerek, sonunda gündelik hayatın tüm seslerinin iç içe geçtiği mekâna dönüşmüştür.

Şüphe, korku ve anksiyete ile yaşayışımızı vurgulayan, politik sanat yapmadan politik olunabileceğinin kanıtını arayan, boşluk ve doluluk meselelerini ters yüz etmeye meyilli, görünenin ötesini işaret eden, yanılsamaları vurgulayan anlayışı ve izleyiciye sunduğu –miş gibi duran işler ile, mentalKLİNİK’ in gelişimini ve olgunluğunu da simgeleyen “tAVŞANdELİĞi” sergisi sonrası sessizlikte, izleyici gündelik yaşamın tüm bu kaosu içinde artık daha farkında ve tedirgin olarak sokaklarda dolaşıyor ve mentalKLİNİK’ in bir sonraki projesini merakla bekliyor.

Alper Karabatak
01.01.2010
www.Art-Core.tv

Hiç yorum yok: