1 Şubat 2010

ALİ KAZMA – ENGELLEMELER


Ali Kazma, belgeselleri, kısa filmleri ve akademisyenliği ile tanıdığımız, 1999 yılından bu yana pek çok sergide yer alan ve ürettiği çalışmalarla 2001 yılındaki 7. İstanbul bienalinden itibaren çağdaş sanatın uluslar arası anlamda önemli bir ismi olarak karşımıza çıkan bir video sanatçısı. Sanatçı, 2005’ te başladığı, 10. İstanbul bienali kapsamında İMÇ’ de sergilenen aynı isimli çalışmasından hareketle “Engellemeler” isimli bir seriye dönüştürdüğü ve Milano, Lille gibi şehirlerde daha önce bazı parçaları sergilenen çalışmalarından seçmeler ile (6 video ve bir duvar uygulaması), 30 Ocak’ a kadar Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde izleyicisiyle buluşuyor.

Ali Kazma bir röportajında serginin isminin, yok olmaya, şeklini kaybetmeye, ölmeye, kaosa sürüklenmeye eğilimi olan bir dünyada insanın bunu şekil vererek, bozulanı tamir ederek ya da var olanın bakımını yaparak engelleme çabalarından ortaya çıktığını belirtmiş.

Serginin küratörü Emre Baykal’ a göre sanatçı; düzenle kaos, yaşamla ölüm arasındaki gergin dengeyi, dağılmaya eğilimli dünyayı bir arada tutma çabasını ve bunun için geliştirdiği üretimin çeşitliliğini araştırıyor ve insan doğası içinde bu üretimin ne ifade ettiğini anlamaya çalışıyor.

Sergi, Beyin Cerrahı, Bugün, Ev Eşyaları Fabrikası, Kot Fabrikası, Dans Topluluğu, Tersinden Harabeler adlı altı adet video çalışma ve Zaman Notları isimli, sanatçının 2005 yılından bu yana sanatsal üretiminin oluşum sürecine kayıt tutan elle yazılmış çalışma notlarının bulunduğu duvar uygulamasından oluşuyor. Tek başlarına da okunabilir olan farklı ritimlerdeki işler, sanatçının kurduğu güçlü kavramsal ve görsel iletişim sayesinde ortak bir ritim oluşturarak çok katmanlı okumalara da fırsat veriyor. Bir aradayken yüksek bir konumdan onaylanabilmek için, birbirlerinden bağımsız olarak da olumsuzlanabilen videolardan bazıları uyum içinde beraber akarken, bazıları ise birbirleriyle çatışıyor ve hiçbiri aslında yalan söylemiyor, çirkinlikleri gizlemiyor ya da hakikati çarpıtmıyor.

Bugün adlı video, sanatçının 2005’ te aynı isimle ürettiği projesinin, içeriği genişletilmiş, farklı ve karmaşık üretim biçimleri dahil edilerek yeniden kolajlanması ile baştan üretilmiş hali. “İstanbul Yaya Sergileri 2” de gösterildiğinde, Karaköy ve Tünel semtlerinin günlük görsel kaydını tutan, bölgedeki mikro üretimin değişken ritmi ve dokusuna, günlük hayatımızda farkına varmasak da kamusal alanda aralıksız süren üretim, bakım, onarım etkinliklerine dikkat çeken 1–3 dakikalık kısa video çalışmalarından oluşan bu çalışma, yeni haliyle de, insanın kendisini ve onu çevreleyen dünyayı inşa etme, dönüştürme, koruma dürtüsünü ve bunun insan doğası içindeki anlamını sorgulayan sanatçının yeni serisinin de başlangıç noktasını oluşturuyor.

Daha önce Lille’ de sergilenen ve 2009’ da Zeynep Tanbay Dans Projesi’nin provalarında ve performanslarında yapılan çekimlerden oluşan “Dans Topluluğu” adlı video çalışması Türkiye’de ilk kez sergileniyor. Ayrıca, aslında aynı seri içinde yer almamakla birlikte, sanatçının üzerinde çalıştığı temaların farklı şekilde ele alındığı, düzen ve kaos, varlık ve yokluk, yaşam ve ölüm arasındaki sürekli yer değiştirmeyi gösteren bir çalışma olarak ön plana çıkan “Tersinden Harabeler” adlı video da ilk kez bu sergide sergileniyor.

Sanatçı, çalışmalarında ameliyat odası, çelik fabrikası, mezbaha, seramik atölyesi, Dolmabahçe Sarayı saat ustasının atölyesi, kot veya ev eşyası fabrikası gibi çeşitli onarım/üretim/yaratım alanlarına girerek, farklı teknik ve malzemeler üzerinden insanın kullanım veya tüketim için şeyleri dönüştürme ya da üretme kapasitesini, etkinliğini ve değerlerini araştırıyor.


Üretimin ortak eylemlerini kimi zaman resimsel bir soyutlamaya varan bir dille kaydederek, insan etkinliklerinin ve emeğinin önemine; ekonomi, üretim ve toplumsal örgütlenmenin anlamına göndermede bulunan sanatçı, birey ve grupların hayatlarında ve yakın çevrelerinde anlam ve düzen yaratmak için başvurdukları farklı yollarla ilgili çalışmalar ortaya koyuyor. İnsan olmayı, insanın kendisi ve doğa ile kurduğu hükmetme ve değiştirme ilişkisini, öğrenilmiş, monotonlaştırılmış ve sıradanlaştırılmış kontrolün sınırlarını sorgulayan sanatçı, günlük hayatın pek de görünür olmayan, ancak zıtlıkları ve çelişkileri ile var olan durumlarını sanata dönüştürerek üretim ilişkileri üzerinden bir okuma sunuyor.

Sergideki çalışmalar yolu ile insanın doğasını ve gücünün sınırlarını sorgulayan izleyici, toplam değer içinde, bireyin güce yönelik içgüdüsel istencinin ve olumsuzlamasının değersizleşmesini hissettiğinde Nietszsche’ leşirken, yaşamın ortak nedenlerini sorgulayan insanın gerçek varlığının ve yaratımının ipuçlarını gördüğünde ise yaşamın anlamına ve kurala ulaşmak için ölüme karşı girişilen çarpışmada Camus’ a eşlik edebiliyor.

Galatasaray’ daki bu başarılı sergi sonrası, izleyici olarak, bu serinin sergilenmemiş (mevcut veya yeni) diğer parçaları ile bir başka sergide karşılaşıp da nesneye hükmeden insanın üretim dilinin sınırlarını keşfedene kadar, Yapı Kredi Yayınları tarafından Şubat’ ta yayımlanacak ve küratör Emre Baykal ile Boğaziçi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Suna Ertuğrul’un sanatçının işleri üzerine kaleme aldıkları metinleri kapsayacak olan kitap yolu ile bu dili ve dünyayı daha çok anlamaya başlayacağımızı düşünüyorum.

Alper Karabatak
25 Ocak 2010

Hiç yorum yok: